‘Akira Kurosawa’nın Unutulmayan 10 Filmi

0
147

Japon sinemasının imparatoru olarak bilinen Akira Kurosawa sinema tarihinin en önemli ve etkileyici yönetmenlerinden biri olarak sinema dünyasında bir çok tekniği ilk kez kullanarak öncü oldu. Çoğu filminin yönetmenliği yanında senarist ve yapımcılığını da üstlenen Kurosawa, düşük bütçeli filmlerle dehasını ortaya koymuş ve sinema dünyasını sarsan başyapıtlara imza atmıştır.

İşte Akira Kurosawa’nın her sinemasever tarafından izlenmesi gereken en iyi 10 filmi:

“Tehlike her zaman her şey iyi görünürken gelir.”

16. yüzyıl Japonya’sında düzenli bir şekilde silahlı haydutların saldırısına uğrayan ve ürünleri yağmalanan fakir bir köyün ahalisi bir samuraydan yardım ister. O da kendisi gibi işsiz olan 6 samuray ile birlikte silah bile satın alamayacak kadar fakir olan bu köylülere karın tokluğuna kendilerini savunmasını öğretir ve hep birlikte haydutlarla kıyasıya bir savaşa girerler. Akira Kurosawa’nın kariyerinin doruk noktası olarak görülen “Yedi Samuray” üç saati geçen uzunluğuna rağmen özellikle zamanında kaliteli örneklerine rastlamanın zor olduğu savaş ve aksiyon sahneleri ile dünya sinema tarihinin en önemli yapımlarının arasında gösterilmektedir. Aynı zamanda batı sinemasında birçok filme de ilham kaynağı olmuştur..

______________

“İnsanlar kötü şeyleri unutmak ve yalan da olsa iyi şeylere inanmak ister. Böylesi daha zahmetsizdir.”

İnsanoğlunun zaafları üzerine kurulmuş bu psikolojik dramda, 12. yüzyıl Japonya’sında karısıyla birlikte ormandan geçmekte olan bir samuray, bir haydutun saldırısına uğrar ve öldürülür, karısı ise tecavüze uğrar. Haydut yakalanır ancak onun ifadesi ile kadınınki taban tabana zıttır. Olayı çözmesi için devreye giren bir medyumun vasıtasıyla ölen samuray da yine tamamen farklı bir hikâye anlatır. Cesedi bulan oduncunun ifadesi ise hiçbirisininkine uymaz. Aynı suçun dört çelişkili ama bir o kadar da inandırıcı olarak anlatıldığı, yani herkesin ‘gerçeği’nin farklı olduğu bu olayda kim doğruyu söylemektedir? Yalan ile gerçek arasındaki farkı çarpıcı bir dille anlatan Rashomon, Akira Kurosawa’nın erken dönem başyapıtlarından biri olmasının yanında Kurosawa’yı batıya tanıtan film olarak da bilinir.

______________

“İnsanoğlu ağlamaya doğarken başlar, yeterince ağladığında ise ölür.”

Başarılı bir hükümdarlık kariyerini üç evladı için bırakmaya karar veren bir hükümdarın, çocukları tarafından uğradığı ihanetin işlendiği filmde, güç savaşlarının karakterlere verdiği ölümcül zararlar gözler önüne serilir. Hidetora, krallığını üç oğlu arasında paylaştırmak istediğinde karşılaştığı şey hem bir babanın hem de bir hükümdarın hak etmediği tarzda sonuçlanır. Çocuklarından kendisine sadık kalmalarını bekleyen baba, beklemediği bir şekilde kendi çocuklarının acımasız yüzüne tanık olur. Shakespeare’in ünü oyunu “Kral Lear”ın üzerine kurulu olan “Ran”, Kurosawa’nın İngiliz edebiyatının temel karakteristiklerini Uzakdoğu kültürüyle harmanlayıp ortaya çıkardığı son destansı yapımıdır.

______________

“Burada elektriğe ihtiyacımız yoktur, geceleri gündüz gibi aydınlatırsak yıldızları göremeyiz. Yakacak olarak odun ve tezek kullanırız ama ağaç kesmeyiz; kendi kendine yıkılan ağaçlar odun ihtiyacımızı karşılıyor. Burada konfor aramayız, tarlaları sürmek için öküz ve atlar yetiyor. Bilim adamları akıllı kişiler ama insanları mutsuz eden şeyler icat edip duruyorlar.”

Kurosawa’nın hepsi doğayla ilişkili farklı rüyalarını anlattığı 8 kısa filmden oluşan “Düşler”, insanoğlunun geçmişten bugüne doğada yarattığı yıkıma dair çarpıcı metinler sunuyor. Kurosawa’nın yazarlığını ve yönetmenliğini yaptığı filmin her bir kısa filmi bize, bugünkü manzaraya bakıp doğayı yeniden düşünme fırsatı veriyor.

______________

Ronin olarak adlandırılan efendisiz bir samurayın hikâyesinin anlatıldığı yapım, kumarda kazandıkları para uğruna aralarında çekişme yaşanan iki suç baronunun kontrolü altındaki küçük bir kasabayı ziyaret etmesi ile başlar. Köylülerin çaresizliğinin tek çözümü bu yalnız samuraydır. Western türünün Uzakdoğu kültürüyle harmanlandığı bir başyapıt olan ‘Yojimbo’, duruşu ve teması ile birçok Vahşi Batı filminden özellikle John Ford yönetimindeki yapımlardan esinlenmeler içeriyor.

______________

“Kumandan. Güneş en önemli adamdır. Bu adam ölürse, herkes ölür.”

20 yy. başlarında bir Rus askeri haritacı ekibi Rus Uzakdoğu’sunda Mançurya ormanlarında arama yaparken atalarının yaşam şeklini sürdüren bir avcıyla tanışır. Başlangıçta ciddiye almadıkları bu avcıdan zaman içinde çok şey öğreneceklerdir. Vladimir Arsenyev’in anılarından yola çıkılarak çekilen film, ünlü Japon yönetmene En Yabancı Film Oscar ödülü kazandırdı. Dönemin Sovyet sinemasının olanakları Rus-Japon ortak yapımı filmin görkemli yapısının şekillenmesinde önemli rol oynadı.

______________

“- Daha önce hiç tatile çıkmadığınızı duydum. Bunun sebebi siz olmadan bu şehrin bir işlevinin kalmaması mı?
+ Hayır, çünkü herkes bu şehrin bana ihtiyacı olmadığını anlar.”

“Yaşamak”, II. Dünya Savaşı sonrasında Tokyo’da yaşayan orta yaşlı bir devlet memuru olan Kanji Watanabe’nin kanser olduğunu öğrendikten sonra hayat ile verdiği mücadeleyi anlatmaktadır. Otuz yılını hiçbir iş yapmadan bir kamu dairesinde kırtasiye işleriyle uğraşarak dolduran bu memur, ölümcül bir hastalığa yakalandığını öğrenince son bir gayretle hayatına anlam kazandıracak bir iş başarmak ister ve bunun için de canla başla bir mücadelenin içine girer. Akira Kurosawa’nın ustalık dönemi yapıtlarından biri olan bu psikolojik drama filmi, gerek konusu gerek ana karakterinin özellikleriyle, Kurosawa’nın Rus edebiyatına olan ilgisini ortaya koymaktadır.

______________

“Özgür ve kendim gibi olmayı o kadar çok kez istemişimdir ki! Şimdi düşünüyorum da, bencillik etmişim. Bir insanın gölgesi, ait olduğu adamı asla terketmez.”

“Kagemusha” Japonya’nın savaş yıllarında geçmektedir. Halk arasında efsaneleşen bir savaş lordu olan Shingen savaşta aldığı yaralar yüzünden ölmek üzeredir. Bu durumun düşmanları tarafından bilinmesini istemez ve yerine ona benzeyen birini bulmalarını söyler. Lordun yerine bulunan kişi ise aşağı tabakadan bir suçlu olan Kagemusha’dır. Kagemusha bir anda adi bir suçludan efsanevi bir komutana dönüşmüştür.

______________

16. yüzyıl Japonyası. Prenses Akizuki, krallığı ayağa kaldırmak için topladığı altınlarla düşman hatlarının içinden geçmek zorunda kalır. Baş koruma olarak, acımasızlığıyla tanınan General Rokoruta’yı yanına alır. Kurosawa, bir siyahbeyaz ustası olarak, çarpıcı göreselliği gerilimle buluşturan; sonraları George Lucas’a Star Wars dizisinde ilham verecek bir yapıt ortaya koyuyor.

______________

Akira Kurosawa’nın “Macbeth”i ortaçağ feodal Japonyasına uyarlanmıştır. Sonuçta ortaya esas adı “Kumonosu Jo” olan, Throne Of Blood isimli başyapıt çıkar. İmparatorluk-Derebeylik içindeki hırs mücadelesini işleyen film daha sonra çektiği “Ran”ile büyük benzerlikler taşıyor. Kurosawa’nın karakter çizme ve onları yansıtmadaki başarısını göz önüne alırsak, bu film için Polanski’nin “Macbeth”inden sonra gelebilecek en iyi uyarlama diyebiliriz. Japon folkloru ile Shakespeare’i kaynaştıran Kurosawa, İskoçyadaki cadı inancının dışına çıkarak filmde kötü orman ruhlarını kullanmak gibi kimi değişikliklere gitmiştir. Duman, yağmur, rüzgar gibi öğeleri özellikle atmosfer yaratmak için başarıyla kullanmıştır.

 

 

Yorumlar

ŞIROVE BIKE

Ji kerema xwe re şîrove bike!
Ji kerema xwe navê xwe binivîse